Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Methiye yolunda şiir yazacak olsaydım bilir misiniz kimi metheder idim ve şu methiye için hiç bir mükâfat almaz idim: Anadolu Türklerini metheder idim ve yaza yaza koca bir divan cem’eder idim (toplardım); ama... şair değilim, elimden gelmiyor. Bu Türkler ki her biri bir arslandır, sabırları zaman gibi tükenmez bitmez, sadakatleri güneşin ziyası gibi leke kabul etmez ve ahlâkları elmas taşı gibi temiz ve sadedir. Bunları yılda bir methetmeyen şairin nidası (seslenmesi), ihlaslı nida olamaz! Yunan kalkıştı; gel Anadolu, Karadağ içeri daldı; aman Anadolu, Belgrat çevrildi; yetiş Anadolu, Arabistan bulandı; gel yatıştır Anadol[u], para lâzım; para topla getir Anadolu. Rumelinde yol yapılır; kefil ol sen Anadolu ve keza ve keza. Gel baba Anadolu, gel kahraman Anadolu denilir de mukabil[ind]e şairler yılda beş satır teşekkür yazmazlar; ayıp değil mi? Uzaktan mı böyle görünür bilmem. Bize göre Osmanlı devleti demek, Anadolu Türkleri demektir. Devlet hazinesine akça verirler, geri almazlar. Devletin kuvve-i askeriyesi (askerî gücü) bu Türklerdir. Beş yüz seneden beri bin bir belâya ve düşmana karşı durmuş gene bunlardır. Devlet-i Osmaniye'yi Arap ve Tatar devletlerinden kıdemli ve zorlu (daha eski ve güçlü) eden Anadolu Türkleridir ki her biri arslandır. Hem şu hâlde bir melektir. Kocaları, çocukları hizmet-i askeriyede bulundukları esnada ve harp ve şecaat (yiğitlik) meydanında talaşdıkta (döğüştüğünde), Türk kadınları saban, ekin, orman, mal bakmak ile meşgul olup hem yurtlarını idare ediyorlar hem öşürden, Vergiden hazine-i devleti taşlamıyorlar (devlet hazinesini vergisiz bırakmıyorlar) !
Kağanlık kişiye Tanrı tarafından verilirdi. Türk hükümdarı kanunları (töre) uygular, kendisi de uyar fakat kanun yapamazdı. Kısacası, başka milletlerde olduğu gibi mutlak hükümdar değildi. Siyasi iktidarı Tanrı verdiği için, milli irade, insaf duygusundan kurtulmuştu. Kağanın icraatı millet tarafından meclis vasıtasıyla kontrol ediliyordu. Bilge Kağan'ın (716-734) ileri sürdüğü teklifler (Gök Türk şehirlerinin etrafının surla çevrilmesi ve Budizm'in ülkede propaganda edilmesi) meclis tarafından kabul edilmemişti. Bu meclis kağanı meşrulaştırdığı gibi, gerek­çe göstererek ret de edebiliyordu. Mesela, 581 yılında Ta-lo-pien'i annesi Türk olmadığı için kağan olarak tanımamış, yerine amcası Işbara'yı cesur ve kahraman olduğu için kağanlığa layık görerek onu seçmişti.
Reklam
Vatana gelince... Burası Türklerin vatanı ve bu savaş bizim savaşımız değil. Bizler, İngilizlerin artık hiç çekinmeden yüzümüze karşı mağrurca söyledikleri gibi sadece 'hevesli oğlan çocukları'yız. Asıl kahraman olan Türkler. Çünkü Mısır'dayken Araplar'a taktığımız Abdül adıyla önceleri kendileriyle dalga geçtiğimiz, ama şimdi artık kendilerine 'Johnny Turk' dediğimiz Türkler vatanlarını savunmak için çok ağır şartlar altında bize karşı direniyorlar. Ve vatanlarını korumak için kahramanca ölen asıl onlar.
Sayfa 146 - Everest YayınlarıKitabı okudu
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Kuzey Kafkasya Birliği
Çeçen İsyanları tüm çabalara rağmen istenen başarıya ulaşamayınca Kafkasya'da Rus egemenliği uzun süre devam eder. Yıllar sonra Kuzey Kafkas Birlik İcra Komitesi de kendine verilen yetkiye dayanarak 11 Mayıs 1918'de Kuzey Kafkasya'nın bağımsızlığını ilan eder. Bu tarihi belgede şöyle deniliyor: 1- Kafkas Dağlılar Birliği,
Büyük kurtuluş savaşında, Türk vatanseverliğinin emsalsiz kudret ve celadetini gösteren ve müstevli Fransızları, perişan bir hale sokarak mağlup ve perişan bir halde yurtlarından kovan, kahramanlar diyarı Gaziantep'e gece girdik. Milli Mücadelede bütün muhite celal ve fedakarlık örneği olarak kazandığı «Gazi» Unvanına hak kazanmış olan mübarek belde; tertemiz beyaz taşla yapılmış evleri, geniş ve canlı ağaçlarla süslü temiz yollarıyla mamur ve şirin bir şehirmiş. Ne yazık ki; Milli Mücadeleden evvel on dört bin evli olan Gaziantep'te o gün, oturmaya elverişli sekiz bin ev kalmış... Gaziantepliler, şehirlerinin bu hale düşmesinden hiç müteessir görünmüyorlar: «- Ne olacak diyorlar, millet, devlet sağ olsun bu şehri biz yaptık, düşman yaktı yıktı. Ama biz de onları kırdık, yurdumuzdan kovduk... Biz yuvalarımızı eskisinden daha güzel yaparız. Fransızlar bir daha buralara dönüp bakamazlar bile...» İnandık ki, Gaziantepliler yurtlarını istiklal ve hakimiyetlerini müstevlilerden kurtarmak için şehrin _ne yandığına, ne yakıldığına hiç ehemmiyet vermemişler... Antepli yüce kahraman Türk çocukları; taş üstünde taş ve gövdelerde baş kalmayıncaya kadar savaşmayı seve seve göze almış yiğitlerdi.
Reklam
Babek, in- sanlık için amansız bir cani, müslümanlar için de korkunç bir Afet idi. Yaydığı mezheple İslâmiyet'i temelinden yıkmak istemişti. Babek, nefret edilesi bir hisle kadınların ortak olduğunu öğretiyor, ahlâki esasları silip süpürmeğe çalışıyordu. Dünyada zevk aldığı tek şey, insanları elem verici işkenceler altında öldürmek, masum
Sayfa 402
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Yüksek Başkanlığı'na [Mektubumuza açıklamadır] Mektubumuzda heyetinizin gözlemine çok şeyler arz olunduğunu zannederim. Bu görüşleri içeren mektup yazılıp zarfa konulduktan sonra çok önemli olduğu düşüncemizde bir defa daha beliren noktaları dikkatinize sunmayı önemli gördük. Son senelerde
Sayfa 61 - Demkar yayıneviKitabı okudu
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
“Bugün Türkler, yalnız soy ve tarih bakımından bu kahraman ataların çocukları ve torunları olmakla kalmamalıdır. Bunca ovinçle dolu ve bezeli şanlı geçmişin gerçek mirasçıları olduğumuzuda kanıtlamalıyız ki, bugünümüzü ve geleceğimizi kurtarmış olalım. Türk milleti eski zamandan çok bugün esirgenmeye ve korunma- ya muhtaçtır. Yaşamsal gerekçeler ve varlığımızın devamının sağlan- ması önce bizim, askerlerin üzerine kalmıştır. Bugünkü askerler eski cengaverlerden çok daha azimli, fedakâr ol- malı, kendini sevmekten kurtulmalıdır ki, asırlardan beri sürüp duran su sakıntı ve bir dizi derin üzüntü artık olduğu yerde kalsın...”
Reklam
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
79 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.